- Home
- Conferences
- Conference Proceedings
- Conferences
19th International Petroleum and Natural Gas Congress and Exhibition of Turkey
- Conference date: 15 May 2013 - 17 May 2013
- Location: Ankara, Turkey
- Published: 15 May 2013
21 - 40 of 144 results
-
-
Fracture Analysis And Characterization of Şambayat Oil Field
Authors M.E. Gözel and M.Ö. TürkmenThe characteristics of the fracture network have an important role on the development of naturally fractured reservoirs because of their control on the storage capacity and flow dynamics in the reservoir. It is essential to understand the fracture networks in respect to orientation, intensity and spatial distribution for a successful development of a naturally fractured reservoir. Southeast Anatolia, as a tectonically active region, mostly has fractured carbonate oil reservoirs that need to be analyzed in terms of above characteristics.
-
-
-
Rezervuar Kayacı Islatımlılığının İnce Tabaka Kılcal Yükselim Yöntemi ile Tayin Edilmesi
Authors F.B. Hoşgör, H.Ö. Yıldız and A.A. SirkeciBu çalışmada, minerolojik olarak heterojen kompozisyona sahip gözenekli madde ile temas halinde olan iki karışmayan akışkanın katı yüzeyi ile oluşturacakları temas (kontak) açısının saptanabilirliği araştırılmıştır. Temas açıları saf mineral yüzeylerinde ölçüldüğü için, farklı içeriklere sahip kayaçların ıslatımlılığını ne kadar doğru temsil edeceği şüphe içermektedir. Rezervuar kayaç yüzeyinin, pürüzlülüğü, heterojenliği ve emilimi nedeni ile kontak açısı direk olarak ölçülemez. Kontak açısı direk olarak ölçülemediğinden, kayaçların ıstamlılığını karakterize edebilmek için kayacı oluşturan partikül yatağındaki kılcal yükselme ölçülebilir. Bu çalışmanın amacı, kayaçların ıslatımlılıklarının İnce Tabaka Kılcal Yükselme yöntemi kullanılarak tayin edilmesidir. Bu araştırmada, kontak açılarının dinamik hesaplanmasında kullanılan Washburn denklemi ve bu denklemin İnce Tabaka Kılcal Yükselme (Thin Layer Wicking) yöntemine olan uygulaması açıklanmıştır. Bu deneysel çalışmada, öğütülerek toz haline getirilmiş numune “powder” olarak çeşitli kumtaşı ve kireçtaşı kayaç örnekleri ile bu kayaçları oluşturan temel saf mineraller (kuvars ve kalsit) kullanılmıştır. Yükselme sıvısı olarak da saf su, ağırlıkça %2’lik NaCl çözeltisi, gazyağı ve mineral oil kullanılmış ve bunların numunenin katı yüzeyinde oluşturdukları temas açıları saptanmıştır. Buna göre, toz halindeki kuvarz mineralinin toz halindeki kalsit mineralinden daha fazla su ıslatımlı olduğu ispatlanmıştır. Ayrıca, Berea ve Bentheim kumtaşlarının temas açısı değerleri kuvarz mineralinin; karbonatlı kayaçların temas açısı değerleri kalsit mineralinin temas açılarına yakın bulunmuştur. Bu çalışma, petrol ve doğal gaz mühendisliği alanında İnce Tabaka Kılcal Yükselme yöntemi ile yapılan ilk çalışmadır ve ileride bu konuda yapılacak araştırmalara öncülük edebilir.
-
-
-
Compressional and Tensile Strengths of Miocene Sandstones of Eastern Mediterranean
More LessThis paper discusses experimental results of compressive and tensile (Flexural, Brazilian and Direct Pull) strength tests conducted on Miocene sandstone samples from Eastern Mediterranean. Compressive and tensile strengths of rocks are very crucial in petroleum industry since evaluation of those properties help to make a good hydraulic fracturing program and also required to control wellbore stability in both vertical and horizontal wells. In the Eastern Mediterranean offshore gas has been discovered in Miocene Sandstones by Israel and South Cyprus Greek Administration. Equivalents of these sandstones are cropping out at Karpaz Peninsula of the Northern Cyprus. Fresh unaltered rock samples from these outcrops have been collected and tested for their mechanical properties in the laboratory. Special emphasis in the study was given to lamination effects on rock strength and on fracture directions.
-
-
-
Vibro Verisinde Faz Dönüşümünün Ters Evrişim Uygulamalarına Etkisi
More LessVibro sismik çalışmalarında kaydedilen sismik iz, sweep sinyali ile sismik dalğacığın ve yerin yansıma katsayıların evrişimi olarak tanımlanır. Sweep sinyali ile vibro kayıdının korolasyonundan sonra sweep sinyali öz ilişkisine dönüşür, bu kauder dalgacığı olarak adlandırılır. Klauder dalgacığı sıfır fazlı olup simik dalgacık ise minimum fazlıdır, her ikisinin evrişimi sonunda ise karışık fazlı bir dalgacık oluşur. Bu durumda iğnecikleştirme ters evrişimi için minimum faz operatörü, klauder dalgacığının minimum faz eşleniğinden bulunur ve korolasyonu yapılmış vibro izine uygulanır. Bu çalışmanın amacı vibro verisinde minimum faz dönüşümünün ters evrişim üzerindeki etkisini araştırmak ve ortaya çıkarmaktır. Korolasyonu yapılmış vibro datasına minimum faz operatörü uygulanarak iğnecikleştirme ve ön kestrim ters evrişimi uygulanmıştır. Ayrıca minimum faz dönüşümünden önce de ters evrişim uygulanarak faz değişiminin ters evrişim üzerindeki etkisi araştırılmıştir. Faz düzeltmesinden önce ve sonra uygulanan ters evrişim sonuçları karşılaştırıldığında iğnecikleştirme ters evrişiminde faz düzeltmesinin daha etkin olduğu, ön kestirim ters evrişim sonucunun ise daha az etkin olduğu gözlemlenmiştir.
-
-
-
Kuzey Meksika Körfezi’ndeki Sığ Bir Fay Sisteminin Rezervuar Bölümlendirilmesi ve Geçirimsizlik Analizi
By B.T. ÜstünFaylar, rezervuardaki temel heterojenliklerden biridir. Hidrokarbonlar için ya bir kapan ya da akış yolu oluşturabilirler. ‘Fay Sızdırmazlık Analizi’ hem arama şirketleri hem de yapısal jeoloji araştırmacıları için fay karakterlerini daha iyi anlamada en önemli konulardan biridir. Fayların geçirimsizlik kapasitelerinin tahmininde farklı yöntemler geliştirilmiştir. Ancak, araştırmacılar tarafından fayların geçirimsizliği ile rezervuar bölümlendirilmesi konusuna yeteri kadar önem verilmemiştir. Fay geçirgenliği, faya komşu fasiyeslerin litolojisine olduğu kadar, fay zonunun kum/şeyl içeriğine de bağlıdır. Sızdırmazlığa etki eden pek çok süreç olsa da, sıvı göçünü etkileyen fay zonu bileşimi bunlar arasında en önemlisidir. Meksika Körfezi (ABD)’nde yer alan Main Pass 138 isimli sahanın log dataları, fay geometri ve sızdırmazlığının belirlenmesinde sismik ve kuyu verisi birlikte yorumlanarak bir yöntem oluşturulmuş ve bunlar kuyu basınç ve üretim verisi ile karşılaştırılmıştır. Bu çalışmada, Newfield Exploration Company (NEC)’ye ait Main Pass Block 138 (MP138) üretim sahasından, 3 boyutlu (3B) sismik, 21 kuyudan alınmış GR, SP ve rezistivite logları, bazı kuyuların basınç ve üretim verisi kullanılmıştır. Kuyu logları, Petra (Geoplus) programı kullanılarak yorumlanmış ve korele edilmiştir. Daha detaylı korelasyon yapabilmek ve kum/şeyl oranlarını saptamak için VSH (şeyl hacim) logları oluşturulmuştur. Bu loglar, saha genelinde litolojilerin belirlenmesine ve kil hacimlerinin hesaplanmasına katkı sağlamıştır. Loglar ve check-shot verisi ile birlikte 6 büyük normal fay ve seviyeler Seisworks-3D (Landmark) programı kullanılarak yorumlanmıştır. Bu seviyeler, en önemli üretken kum paketlerinin de dahil olduğu Senozoyik yaşlı 15 seviyedir. Fay sızdırmazlık analizi için TrapTester programında ‘Shale Gouge Ratio (SGR)’ algoritması kullanılmıştır. SGR hesaplaması, fay zonundaki şeylli malzemenin oranını tahmin etmeye yarayan bir algoritmadır. Fristad et al. (1997), Yielding et al. (1997) and Freeman et al. (1998) tarafından tanımlanmıştır. Algoritma, fay yüzeyindeki her bir noktadan kayan kayaç hacmindeki şeyl veya kil içeriğini hesaplamaktadır (Şekil 1; Yielding et al., 1997; Freeman et al., 1998). MP138 sahasındaki yorumlanan önemli fayların hepsi KD-GB doğrultulu tuz ile ilişkili bir genişleme tektoniğine bağlı bir sistemin ürünleridir. Tuz yorumlanmamış olmamasına rağmen literatürden bu fayların tuz tektoniğinden etkilendiği bilinmektedir. Fayların atımı 50-500 ft (15-152 m) arasında değişmektedir. 1’den 6’ya kadar numaralanan fayların çoğunun SGR yöntemi ile yapılan analize göre geçirimsiz olduğu ortaya konulmuştur. Fay 3’ün (Şekil 2) fay 1’e (Şekil 3) göre daha çok sızdırma kapasitesi vardır. Atımı diğerlerine göre fazla olan fay 1’in geçirimsizlik kapasitesi de diğerlerine göre fazladır. Fay 2, 4 ve 6 için kuyu verisi yeterli olmasa bile onların da geçirimsizlik özelliği olduğu ortaya çıkmıştır. Şeyl içeriği, SGR hesaplamalarını etkileyen en önemli faktördür. Fay zonunda şeyl oranı fazla olan bölgelerin sızdırmazlığı da fazladır. Bu çalışmada, sadece fay 1 ve 3 için basınç verisi analiz edilebilmiştir. Basit basınç kalibrasyonu yöntemine göre 16500A1, A4ST ve A6 kuyularının üretim verisi ile fay 1’in sızdırmazlık kapasitesi sonucu uyumlu, fay 3’ün uyumsuz çıkmıştır. Bu çalışmada fay geçirgenlik analizi yapılırken, şeyl içeriği ve kılcal basıncın etkileri yanında, fay atımlarının, kayaç özelliklerinin ve hidrokarbon kolonunun yüksekliğinin de önemi vurgulanmıştır. Basınç ve üretim verisi, geçirimsizlik tahminlerini doğrulamada yetersiz kalsa da, çalışmada mümkün olduğunca çok etmen test edilerek, belirsizlikleri ve riskleri azaltmak amaçlanmıştır. Elde edilen analiz sonuçlarının, MP138 sahasının geliştirilmesinde ve benzer fay sistemlerinin anlaşılmasında önemli etkileri olabilir.
-
-
-
The Impact of Porosity Uncertainty in Reservoir Modeling Using Multiple-Point Geostatistics
Authors M. Fadlelmula, S. Akin and H.Ş. DüzgünThis study provides a systematic way to investigate the propagation of porosity uncertainty through the estimate of original and recoverable oil in place (OOIP and ROIP) of an original reservoir model. To perform the intended investigation, a multiple-point geostatistics (MPG) modeling methodology is adopted. Then, a synthetic fluvial reservoir model (original reservoir) is generated utilizing a given dataset. Next, different realizations of the original data are generated through Monte Carlo Simulations (MCS) based on quantified uncertainty values in the porosity. Following that, the original reservoir is remodeled using the generated realizations. Finally, the OOIP and ROIP of the new reservoir models and their percentage errors with respect to those of the original reservoir are computed and analyzed. The results show that the estimates of the OOIP and ROIP move from overestimation to underestimation as the uncertainty increases from 0.01 to 0.15. This clearly shows that the uncertainty of porosity has a great impact on the model outputs. Thus, it should be given great care to facilitate more accurate reservoir modeling applications.
-
-
-
Türk Petrol Kanunu Tasarısı
By İ. BahtiyarYerli petrol kaynaklarımızın aranması ve üretilmesi, ekonomik olmasına rağmen ülkemiz için stratejik öneme sahiptir. Dünyanın her ülkesinde taşıdıkları potansiyele uygun olarak, bu kaynakların azami aranmasını teşvik edici, yatırımcı ile devlet arasında paylaşımı adil kılan yasal düzenlemeler tercih edilmektedir. Bazı ülkelerde ise, gelişen koşullara bağlı olarak yeni düzenlemeler yapılabilmektedir. Günümüzde ülkelerde üç ana anlaşma modeline sahip yasal mevzuatlar kullanılmaktadır.
-
-
-
Petrol Arama Üretim Faaliyetlerinin Petrol Kanunları ve Tasarıları Açısından İncelenmesi ve Sektörün Geleceğinin Değerlendirilmesi
More LessBilimsel objektiflik; gerçekliği (realiteyi), “olduğu gibi”, “sübjektif önyargıların etkisinde kalmadan” tespit etmektir. Toplumlara baktığımızda, toplumsal gerçekliğin (realitenin) kendisinde “tarafçılık” vardır. Bilimsel, objektif tespit toplumda bir tarafın işine gelir, öbür tarafın işine gelmez. Bildiri ile kanunun geçmiş değişim sürecini, ileriye dönük bir biçimde ortaya koymaya, gelecek için açıklamalar ve ileriye dönük irdelemeler için gözden geçirilmesi hedeflenmiştir. Kabul edilen tüm kanunlar, ülke petrol kaynaklarının süratle, devamlı ve verimli bir şekilde geliştirilip kıymetlendirilmesini esas amaç olarak almakla birlikte değişiklikler siyasi otoritelerin faaliyetlere bakış açısını da yansıtmaktadır.
-
-
-
Türkiye’de Üretilen Ham Petrol ve Doğal Gaz’ın “Piyasa Fiyatı için Hukuki ve Mali Düzenlemeler ve İrdelenmesi
More LessTürkiye’de yerli ham petrol (domestic crude oil) fiyatı için piyasa fiyatı (market price) tespi usulu 2003 yılında çıkarılan 5015 sayılı Petrol PiyasaıKanunu’nun (Petroleum Marketing Law) 10.maddesi ile değiştirilmiştir. Ancak piyasa fiyatı tespiti için getirilen usul ve kıstaslar dünya petrol sektörünün kabul ettiği prensiplerle uyuşmamamaktadır. Mevcut kanun ile tespit edilen yerli (domestic) iyi kaliteli ham petrolün fiyatını düşük tespit etmekte ve üreticiyi maddi olarak cezalandırmaktadır. Ayrıca Hazine deDevlet Hissesi (royalty) geliri bakımından zarar görmektedir.Bu sebeple yeni düzenlemelerle piyasa fiyatın(Market price)Türk Petrol Kanun tasarısı kapsamına alınması önem taşımaktadır.
-
-
-
Yerli Ham Petrol ve Doğal Gaza Uygulanan Mali Rejimin ve Türk Petrol Kanunu Tasarısı’nın Değerlendirilmesi
More Less2004 yılından itibaren artan ham petrol fiyatlarına paralel olarak bütün ülkeler mali rejimlerini yeniden düzenleyerek devlet ve şirket aldılarını adaletli bir düzeye getirmişlerdir. Türkiye’de üretilen yerli ham petrol için herhangi bir mali rejim düzenlemesi yapılmadığından Hazine her yıl büyük gelir kaybına uğramaktadır. Dünyada petrole uygulanan Mali rejimler incelenerek ülkemize uygun olan bir sistemin yeni Türk Petrol Kanunu tasarısında yer alması önemli bulunmaktadır.
-
-
-
Türkiye’nin İlk ve Tek Yeraltı Gaz Depolama Tesisinin Tasarımı ve İlk Altı Yıllık Operasyon Performansının Değerlendirilmesi
Authors S. Şahin, S. Abravcı and A. TirekGaz kaynakları yönünden ülkemizin zengin olduğu söylenemez. Yurtiçi üretim Türkiye’nin doğal gaz ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır. Türkiye’de tüketilen gazın tamamına yakını boru hatlarıyla Rusya Federasyonu, Azerbaycan ve İran’dan, LNG olarakta Cezayir ve Nijerya’dan ithal edilmektedir. Gaz tüketen ülkelerin çoğunda olduğu gibi, Türkiye’nin de gaz kullanımı günlük ve mevsimsel bazda değişim göstermektedir. Üretim ve tüketim noktaları arasındaki gaz boru hatları, tek başına, arz ve talep arası farkları dengeleyebilecek güce sahip değildir. Bu yüzden, ülkenin gaz taşıma ve depolama kapasitesinin geliştirilmesi için çalışmalar kesintisiz bir şekilde sürdürülmelidir. Söz konusu çalışmaların bir parçası olarak, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Kuzey Marmara (deniz) ve Değirmenköy (kara) sahalarının yeraltı gaz deposuna dönüştürülmesini kararlaştırmıştır. Kuzey Marmara (K.Marmara) ve Değirmenköy sahalarının depolama amaçlı kullanım için seçilmelerinin temel nedeni ana gaz tüketim merkezi olan İstanbul’a ve ana gaz boru hattına yakınlık ve sahaların rezervuar karakteristiklerinin depolama için uygunluğudur. Ancak, tatil yöresinde ve yerleşim alanlarına yakın olması nedeniyle proje sahası çevre yönünden duyarlı bir bölgededir. Ses, atmosferik emisyonlar ve diğer kirleticiler konusunda kurallar katı bir şekilde uygulanmaktadır. 1.9 milyar m3 depolama kapasitesi ile Silivri (K.Marmara ve Değirmenköy sahaları) yeraltı gaz depolama (YGD) tesisleri 13 Nisan 2007 tarihinde devreye alınmıştır. Söz konusu tesisler, gelişmekte olan gaz sektörünün arz ve talep ilişkilerinin dengelenmesinde önemli işlevler yerine getirmektedirler. Bu makalede, Türkiye’nin ilk ve tek yeraltı gaz depolama tesisinin tasarımı ve yapımı hakkında bilgi verilmekte, ayrıca, altı yıllık çevrimi içeren veriler temelinde tesislerin işletme performansı değerlendirilmektedir.
-
-
-
Doğal Gaz Depolamanın Gaz Piyasasındaki Rolü
By R. ErenTürkiye’nin ilk yeraltı doğal gaz depolama tesisi olan TPAO Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi 2007 yılında devreye alınmış olup, 7. Depolama döneminde enjeksiyon ve geri üretim faaliyetlerine başarı ile devam etmektedir. 2012 yılına kadar sadece BOTAŞ’a hizmet veren TPAO Silivri Doğal Gaz depolama tesisi, EPDK tarafından çıkarılan “TPAO Silivri Doğal Gaz Depolama Tesis Temel Kullanım Usul ve Esasları”nın Resmi Gazete yayımlanmasının ardından 3. Tarafların kullanımına açılmıştır. Bu sunumda depolama tesisi türleri; yeraltı doğal gaz depolama tesisleri, LNG tesisleri ve boru hattında depolama (linepack) hakkında genel bilgi verilecektir. Ayrıca depolama tesislerinin kullanım amaçlarına göre; mevsimsel sıcaklık farklılıklarını gidermek için (seasonal storage), kısa süreli aşırı talepleri karşılamak için (peakshaving), stratejik amaçlar için (strategic storage), üretimi dengelemek için (production storage), sistemi dengelemek için (pipeline balancing) ticari amaçlar için (trade support) kullanılan depolama tesislerinin avantaj ve dezavantajları, yeraltı doğal gaz depolama tesislerinin Dünya ve Avrupa’daki depolama türlerine göre dağılımları ile ilgili genel bilgiler verilecektir. Avrupa gaz piyasasının liberalleşmeye duyduğu ihtiyaçlar, kronolojik olarak liberalleşme süreci ve liberal piyasanın etkileri ve Third Party Access (TPA) süreci ile ilgili bilgilendirmeler yapılacaktır. Ayrıca, TPA ile ilgili Avrupa’daki düzenlemeler ve ülkeler bazında mevcut düzenlemeler (Regulated TPA, Negotiated TPA ve Hybrid Systems) ve Türkiye’deki mevcut durum karşılaştırılacaktır. Depolama Sistem Operatörleri (Storage System Operators-SSO) için 2005 yılında yayımlanan, herhangi bir zorunluluğu olmayan ancak depolama tesislerinin kullanımına ilişkin olarak önemli düzenlemeler getiren “Guidelines for Good TPA Practice for Storage System Operators (GGPSSO)”- 23 Mart 2005 ile ilgili olarak bilgilendirme yapılacak olup, TPAO Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisinin mevcut düzenlemeler çerçevesinde GGPSSO ile olan ilişkisi ele alınacaktır. Son olarak, depolama tarifeleri, tarife elementleri (Bundled, Unbundled, Hybrid v.b), cezalar, tarifelerin değişiminde etkili olan limitler (günlük geri üretim/ enjeksiyon kapasitesi, günlük minimum geri üretim/ enjeksiyon miktarları, geri üretim döneminde enjeksiyon veya enjeksiyon döneminde geri üretim yapabilme kabiliyeti, sadece belirli tarihlerde enjeksiyon yapma, enjeksiyondan geri üretime veya geri üretimden enjeksiyon geçiş süresi v.b.) ve TPAO Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi depolama tarifeleri ile ilgili bilgilendirme yapılacaktır.
-
-
-
Designing an underground gas storage field using the RUBIS software
Authors F. Daneshvar, Ö.İ. Türeyen and A. SatmanIn this study, the X gas field is modelled as a storage pool. It is a hypothetical dry gas field with field and fluid properties assumed to be similar with the northern Marmara gas field. The storage gas reservoir performance is modelled by using the Rubis software. Two scenarios are considered in this modelling study. These scenarios are used to determine the required number of wells for various cases considering the types of wells (vertical versus horizontral), the effects of skin factor, the horizontal length, and the wellhead flowing pressure constraints. The details of criteria and assumptions involved in scenarios are given in the paper. The results of this modelling study are presented in tables and figures.
-
-
-
Effect Of Compositional Change In Kuzey Marmara Reservoir On Storage Capacity
More LessTurkish Petroleum Company (TPAO) has served the first underground gas storage facility called as “Kuzey Marmara and Değirmenköy Fields Underground Gas Storage Facilities” to Turkey economy on 21.03.2007 where it was initially started to execute in 1996 by considering the need of gas storage facility of Turkey. The fields used in the scope of project are depleted gas reservoirs. Storage facilities consist of Kuzey Marmara and Değirmenköy Fields Gathering Points and a Shared Facility used for injecting gas to reservoirs and processing and serving the withdrawn gas to BOTAŞ Main Pipeline. Storage activity is mainly comprised of injection phase, injection of processed gas taken from main distribution line via shared facility, and withdrawal phase, production of mixture of injected processed gas with cushion gas. A storage period consists of withdrawal process following up injection process and original and injected gas have different compositions. It is observed that such compositional difference results composition change in withdrawn gas. In this study, percentage rate of change of withdrawn gas composition to original gas is determined by selecting Kuzey Marmara Reservoir gas composition as original composition before starting storage activity. Production amount has been determined at %5, %10 and %12 gas composition to original gas composition for each period. These production amounts are used for comparison for each storage period to get an idea about compositional change of reservoir. It has been observed from the tests performed when there is no operation (injection or withdrawal) that the pressure of each well changes simultaneously. Thus, it has been concluded that the measured pressure of any well represents the whole reservoir pressure characteristic. Hence, well no 8 in Kuzey Marmara has been selected as the pilot well and pressure of this well has been assumed to represent the reservoir pressure. The effect of changes in gas composition on the storage capacity has been examined by correlating the amount of gas withdrawn from the reservoir and the pressure attained on the injection period for each storage year (period). It has been anticipated to achieve significant results by making use of obtained data in the oncoming years in that study.
-
-
-
Yüksek Genlikli-Düşük Frekanslı Gürültülerin Wiener Kestirim Yöntemi ile Süzgeçlenmesi
Authors H. Karslı and D. DondururYüksek genlikli ve düşük frekanslı gürültü türlerinden ground-roll gürültüsü kara ve deniz dalgası gürültüsü ise deniz verilerinin işlenmesinde problemler çıkarmaktadır ve bu gürültülerin verilerin spektral içeriğine zarar vermeden veriden atılmaları dikkat edilmesi gereken önemli bir aşamadır. Bu çalışmada her iki gürültünün süzgeçlenmesinde Wiener kestirim süzgecinin nasıl kullanılacağı gösterilmiştir. Uygulamalarda giriş verisinin düşük frekans enerjilerini kaybetmeden süzülmesi üzerine odaklanmıştır. Yöntem gerçek verilere uygulanmış ve hem zaman hem de spektral çıktılar üzerinde karşılaştırılmıştır. Wiener kestirim süzgeçlemesinin yığma kesitlerine katkısı bir deniz verisi üzerinde gösterilmiştir. Yaygın sismik veri işlem yazılımlarının rutin süreçleri olan frekans seçici süzgeçlemelere (f-k, bant geçişli) ile karşılaştırıldığında, ground-roll ve deniz dalgasının atılmasında yöntemin giriş verisinin düşük frekans enerjisini yüksek oranda koruduğu gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Ground roll, Deniz dalgası gürültüsü, Wiener kestirim süzgeci.
-
-
-
Oligosen-Miyosen Yaşlı Jipslerin Yeraltı Doğalgaz Depolama Amaçlı Kullanılabilirliği
Authors A.T. Arslan, C. Kıncal, B. Kahraman, Ç. Pamukçu, O. Pamukçu, E. Gök, O.D. Polat, M.Y. Koca, H. Konietzky, H. Temiz and H. KöseDünyada doğal gazın enerji kaynağı olarak kullanımı günden güne artmaktadır. Bu kullanımdaki artışa paralel olarak, doğal gaza olan talebinin kesintisiz olarak karşılanabilmesi için doğalgaz depolama konusunun önemi de artmaktadır. Ülkemizde de artan nüfus ve endüstrileşmeye paralel olarak doğal gaza olan ihtiyaç günden güne artmaktadır. Türkiye’de yurt içi doğalgaz üretiminin tüketimi karşılama oranı % 3 seviyelerindedir. Bu oran ve doğalgaza olan talebin önümüzdeki yıllarda artacağı gerçeği göz önüne alındığında, depolama ihtiyacı gelecek yıllarda çok daha fazla önem kazanacaktır. Günümüzde, yerüstünde ve yeraltında doğalgaz depolama tesisleri oluşturulmaktadır. Doğalgazın yerüstünde çelik tanklarda depolanması yerine, yeraltında depolanmasının çok daha güvenli, verimli ve ekonomik olduğu düşünülmektedir. Doğalgaz depolama tesisleri, tedarikte bir kesinti olması durumunda ülkenin acil ihtiyaçlarının karşılanması bakımından önemlidir. Yeraltı doğalgaz depolama tesisleri oluşturmak için çeşitli olanaklar mevcuttur. Bunlar; derin tuz çözelti açıklıkları, sığ derinlikte masif kaya kültesi içerisinde galeri şeklinde oluşturulan açıklıklar, yeraltı suyu akiferlerindeki gözenek boşlukları, üretimin sona erdiği petrol ve gaz sahaları ile uygun özelliğe sahip terk edilmiş maden ocaklarıdır. Türkiye’deki doğalgaz ve petrol boru hatlarının konumu incelendiğinde, Sivas ilinin bir kavşak konumunda olduğu görülür. Sivas ilinin bu konumuna ilave olarak, Hafik-Zara arasında kalan bölgede geniş jips yataklarının bulunması, doğal gaz boru hattına yakın olması ve arazi kullanım durumunun (tarım, orman v.b.) uygun olması gibi faktörler göz önüne alındığında, yeraltı doğalgaz depolama yeri olarak Sivas ili çok uygun bir konumda yer almaktadır. Bu nedenlerden dolayı jipsler ekonomiye kazandırılabilir ve doğal gaz depolama ortamı olarak kullanılabilir. Oligosen-Miyosen yaşlı jipslerin dayanım ve deformasyon özellikleri kısa ve uzun süreli olmak üzere incelenmelidir. Kısa süreli mekanik özellikler tek ve üç eksenli dayanım özellikleri ile deformasyon özellikleri başlıkları altında, uzun süreli mekanik ve deformasyon özellikleri ise değişik gerilme basamaklarında yüklemeler yapılarak deformasyona bağlı eksenel ve çapsal krip oranı ile ilgili parametreler belirlenerek yapılmalıdır. Bu sayede elde edilebilecek veriler ışığında jipslerde açılması düşünülen yeraltı doğal gaz depolama açıklıkları nümerik analiz programları kullanılarak modellenebilir elastik, elastoplastik, dinamik, sünme (krip) çözümlemelerinden elde edilecek sonuçlar toplu olarak değerlendirilebilir, yapılacak çözümlemeler sonucunda zamana bağlı viskoz davranış gözlenebilir, sünme modelleri ile doğalgaz depolama amaçlı duraylılık ve işletme güvenliği değerlendirilebilir.
-
-
-
Estimating the Location of Multiple Scatterers by Seismic İnterferometry of Scattered Surface Waves
Authors Z.E. Erdem, U. Harmankaya and A. KaslilarIn this study we use a recently proposed method to estimate the locations of multiple scatterers embedded in a halfspace. The method is based on active source seismic interferometry. Only one source at the surface is sufficient for the application of the method. Here, two scatterers separated sufficiently from each other and located at different depths and horizontal distances are considered. A synthetic shot record is obtained by modeling elastodynamic wave propagation and scattering. The scattered Rayleigh waves caused by the scatterers are used for location purposes. The scattered wavefields are extracted from the total wavefield by f-k (frequency-wavenumber) filtering. Different locations for virtual sources are chosen to obtain the interferometric images for these locations. The interferometric travel times of the scattered surface waves are used in inversion and the locations of the scatterers are estimated. Provided that the scatterers are sufficiently separated and the scattered wavefield is successfully extracted from the total wavefield, it is possible to estimate the location of the multiple scatterers.
-
-
-
DEÜ-DBTE-Seislab Çalışma Alanları’nda Sonar ve Deniz Sismiği Araştırmaları
By M. ŞenözTürkiye, Anadolu levhası ile komşu levhaları (Avrasya Levhası,Arap Levhası,Afrika Levhası) arasındaki levha sınırlarının birbirleri ile olan tektonik etkileşimlerinin şiddetli etkisi altındadır. Anadolu levhasının çevresindeki bu levha sınırları kuzeyde Kuzey Anadolu Fayı, doğuda Doğu Anadolu Fayı, güneyde Kıbrıs- Ege Yayı olarak bilinir ve Anadolu Levhası ile Ege Levhası arasındaki levha sınırı Kıbrıs-Ege Yayı’nın batı tarafında konumludur. Türkiye’nin bu büyük fay sistemleri çevresindeki denizlerimiz ( Ege Denizi, Doğu Akdeniz, Karadeniz, Marmara Denizi ) levha kinematikleri, sismisite, depremler, mikro-depremler, deprem hasarları, petrol, doğal gaz, kıyı yapıları, yüzey deformasyonları ve daha bir çok bakımdan dünyanın en kritik denizleridir. DEÜ DBTE uzun yıllardan beri sahip olduğu alt yapı ve araştırma gemisi K.Piri Reis ile bu denizlerimizin kıta sahanlıklarındaki araştırmalarını sürdürmektedir. Özellikle, sonar ve deniz sismiği teknolojilerini kullanarak toplanan, veri işlemlenen ve yorumlanan sismik veriler çok çeşitli deniz jeolojiksel ve jeofiziksel problemlerin çözümüne (Mühendislik Sismiği, Sediment Stratiğrafisi, Kıyı Yapıları, Batimetrik Haritalama, Deprem Hasarları, Petrol, Doğal Gaz, Gaz Hidrat, Soğuk Su Kaynakları vd…) katkı sağlamaktadır. 17 Ağustos 1999 tarihindeki Gölcük Depremi’nin ardından Marmara Denizi çok önemli bir alan haline gelmiş ve bu alanda deniz jeolojisi ve jeofiziği araştırmaları önceki zamanlardan farklı olarak aşırı yoğunluk kazanmıştır. DEÜ-DBTE Marmara Denizi’ndeki olağan araştırmalarını özellikle 2005 yılından beri SeisLab veri işlem laboratuarı ile güçlü bir şekilde sürdürmektedir. DEÜ-DBTE’nin araştırma gemisi R/V K.Piri Reis bu günde ulusal ve uluslar arası incelemelerde çok disiplinli bir kıta sahanlığı araştırma gemisi olarak, deprem hasarları, petrol, doğal gaz ve gaz hidrat ile ilgili konularda çok disiplinli ve uzun süreli projelere aktif destek sağlamaktadır.
-
-
-
Marmara Denizi Güney Şelfinde Toplanan 2B Çok Kanallı Sismik Yansıma Verilerinin Matlab ile Kalite Kontrolü, Veri İşlemi ve Yorumu
More LessKalite kontrol (QC), verinin toplanmasından yorumlama aşamasına gelinceye kadar olan dönemde veri kalitesini değerlendirmeye yönelik yapılan işlemlerin genel adıdır. Hedef; en iyi veri setini elde ederek, yorumlama aşamasında en ideal sonuca ulaşmaktır. MATLAB ile geliştirilen yazılım grupları (QC Programı) yardımıyla; sismik veri erişimi için sistem bileşenleri ile iletişimi sağlayan veri depolama birimlerinin kontrolü yanı sıra sismik veri ile eş zamanlı olarak toplanan konum verilerinin kontrolü de yapılmaktadır. Veri toplama süresince, sismik ve konum bilgilerinin görsel denetimini ve kontrolünü içerir. Çalışma süresince Marmara Denizi’ nin güney şelfinden alınan yüksek ayrımlı çok kanallı sismik yansıma verileri örnek veri seti olarak seçilmiştir. Bu veriler Dokuz Eylül Üniversitesi’ne ait R/V K.Piri Reis ile 2010 yılında Marmara Deniz’i güney şelfinde toplanmıştır. Bu alanda alınan verilere QC Programı ile kalite kontrol işlem adımları uygulanarak, laboratuvar ortamındaki veri işlem yazılımı ile karşılaştırılması yapılmıştır. Veri kalite kontrolleri ve ön veri işlem adımlarının hemen ardından ana veri işlem sürecinin başlatılması ve son olarak veri işlemi tamamlanmış verilerin yorumu olarak seyretmektedir.
-
-
-
Mikron Çapında ve Düşük Spesifik Graviteli Katı Malzemelerle Karıştırılmış Düşük Ağırlıklı Çamurların Reolojik Özellikleri
Authors B. Kutlu and E. ÖzbayoğluSürekli gelişmekte olan teknolojinin etkisi sonucunda ortaya çıkan yeni teknikler ve araçlar vasıtası ile petrol ve doğalgaz sektöründe devamlı olarak yeni keşifler yapılmakta, daha önce ulaşılması mümkün olmayan veya ekonomik olmayan kaynaklara ulaşılmaktadır. Düşük basınçlı rezervlerin bulunduğu çıplak kuyularda yönlü ve yatay sondaj ve kuyu tamamlama çalışmaları yaygınlaşmaktadır. Olgun petrol sahalarının yeniden canlandırılması ve düşük basınçlı rezervlerin değerlendirilmesi ihtiyacı düşük ağırlıklı sondaj sıvılarına olan gereksinimi meydana getirmektedir. Düşük basınçlı ve düşük geçirgenlikli rezervlerin bulunduğu seviyelerin sondajı esnasında, gerekli olan sondaj sıvısı ağırlığı aralığının üzerindeki ağırlık değerleri ile sondaja devam etmek kısmi veya tam çamur kaçaklarına sebebiyet verebilir.
-